En ulvî tecrid ve mânalandırmalara, çok defa en süflî teşhis ve maksatlandırmalar musallattır. Kendimi bunlardan korumak için, sadece yavan bir isim delâleti yüzünden dâvaların en çıkmazı, en kabasiyle aramızda benzerlik arayacak vehimleri şimdiden kovalım: “Büyük Doğu”nun kucakladığı ve bütünleştirdiği şark, vatan sınırları dışında herhangi bir ırk ve coğrafya plânına bağlı değildir. Biz “Büyük Doğu”yu, öz vatanımızdan başlıyarak güneşin doğduğu istikâmeti kurcalayan bir madde ve kemmiyet zemininde aramıyoruz. Biz “Büyük Doğu”yu, vatanımızın bugünkü ve yarınki sınırlariyle çevrili bir ruh ve keyfiyet plânında arıyoruz. O, kendini mekân çerçevesinde değil, zaman çerçevesinde gerçekleştirmeye talip...